Merhaba,
Bugün iş hayatının en temel, en sıradan ama aslında en önemli konularından birini konuşalım istiyorum: Öğle yemeği.
Maaşlar, terfiler, ofisteki koltuğumuzun rahatlığı gibi konuları sıkça konuşuruz. Ama günün en yoğun saatlerinde enerjimizi tazelememizi sağlayan o bir saatlik molayı ve o molanın kalitesini ne kadar önemsiyoruz? Daha da önemlisi, şirketlerimiz bu konuya ne kadar değer veriyor?
Geçenlerde bir arkadaşım anlattı. Şirketinin verdiği yemek kartının limiti, ay sonu gelmeden bitiyormuş. Ayın son haftası geldiğinde, öğle yemeklerini daha ucuza getirmek için sürekli atıştırmalıklarla geçiştirdiğinden bahsetti. Bu durumu dinlerken aklıma şu geldi: Yakıtı bitmek üzere olan bir arabayla uzun yola çıkmaya çalışmak ne kadar anlamsızsa, beyniyle çalışan bir insanın öğle yemeğini “idare etmesini” beklemek de o kadar anlamsız.
Görünmez Bir Yük: Yetersiz Yemek Ücreti
Çoğumuzun işi zihinsel çaba gerektiriyor. Odaklanmak, sorunları çözmek ve yeni fikirler üretmek zorundayız. Tüm bunlar için enerjiye ihtiyacımız var ve bu enerjinin en basit kaynağı da yediğimiz yemekler.
Şirketin yemek ücreti politikası yetersiz olduğunda, bu durum çalışan üzerinde farkında olmadan bir yük oluşturur:
Karar Verme Yorgunluğu: Her öğlen “Bugün ne yiyebilirim?”, “Bütçeme uygun neresi var?”, “Acaba yemek kartımda para kaldı mı?” gibi küçük sorularla uğraşmak, asıl işimize ayırmamız gereken zihinsel enerjiyi çalar. Gün sonunda kendimizi daha yorgun hissetmemizin gizli sebeplerinden biri de budur.
Verimliliğin Düşmesi: Aceleyle veya sağlıksız yenen bir yemekten sonra hepimiz öğleden sonra bastıran o ağırlığı ve uykuyu hissetmişizdir. Odaklanmak zorlaşır, işler yavaşlar. Yapılan basit bir dikkatsizlik hatasının şirkete maliyetini düşünün. O hatayı düzeltmek için harcanan zaman, çoğu zaman adil bir yemek ücretinden çok daha fazlasına mal olur.
Değersiz Hissetme Hissi: Bir şirket, en önemli kaynağı olan çalışanlarının en temel ihtiyacını görmezden geliyorsa, aslında onlara “Senin sağlığın ve mutluluğun bizim için ek bir maliyet” mesajı vermiş olur. Ayın ortasında biten bir Ticket Restaurant bakiyesinin yarattığı moral bozukluğunu, hiçbir motivasyon konuşması düzeltemez.
Yemek Desteği: Bir Lütuf Değil, Stratejik Bir Yatırım
Şirketler yemek ücretini genellikle “yan haklar listesi”nde işaretlenmesi gereken bir madde olarak görür. Oysa bu, bir şirketin çalışanına verdiği değeri gösteren en somut kanıtlardan biridir.
Çalışma Ortamını İyileştirir: Konforlu bir ofis, iyi bir bilgisayar ne kadar önemliyse, çalışanın gün içindeki huzuru da o kadar önemlidir. Limiti yeterli bir Edenred kartı, bu huzurun en pratik parçasıdır. Çalışanın aklı yemekte kalmaz, sadece işine odaklanır.
İyi Çalışanları Elde Tutmayı Sağlar: İki şirket benzer maaş teklif ettiğinde, bir çalışanın kararını ne etkiler? İşte bu gibi günlük yaşam kalitesine dokunan detaylar. “Bu şirkette öğle yemeğini dert etmene gerek yok” cümlesi, en parlak reklamlardan bile daha etkili olabilir.
Güven Ortamı Yaratır: Çalışanının temel ihtiyaçlarını düşünen bir işveren, onun sağlığına da önem verdiğini gösterir. Bu durum, insanların kendilerini güvende hissettiği ve şirkete daha fazla bağlandığı bir ortam yaratır. Sonuç? Daha mutlu ve daha verimli ekipler.
Sonuç olarak, eğer bir yöneticiyseniz veya çalıştığınız yerin kurallarında söz sahibiyseniz, lütfen mevcut yemek politikanızı bir gözden geçirin. Amacınız sadece yasal zorunluluğu yerine getirmek mi, yoksa ekibinizin gerçekten sağlıklı ve huzurlu bir öğle yemeği yemesini sağlamak mı?
Unutmayın; karnı tok bir çalışanın sırtı pek olur. Kafası rahat bir çalışan, işine daha iyi odaklanır. Ve en önemlisi, kendini değerli hisseden bir çalışan, şirketi için her zaman en iyisini yapmak ister.

